30 Mart 2009 Pazartesi

Hayallere Dönüş



Dönüp geriye bakmak istemiyorum.İçimi acıtıyor...Geçen 36 yılın hesabını veremiyorum kendime.Bir ömür bu...Azımsanamaz...İnsanların azımsanamayacak bir çoğunluğu bu kadar bile yaşayamadan göçüp gittiler bu Dünya'dan!"Bir ömür", demek bu kadar kolay harcanıp tüketilebiliyor...Oysa daha yapmak istediğim ne çok şey var ve yaşamak istediğim...Hepsi bir arada neden olmuyor ki?Neden evlilik sorumluluğu binince sırtımıza tek düzeleşiyor hayatımız?Neden hayaller,idealler bir kenara atılıyor?Neden herşey bir sorun haline getiriliyor?Kadın olmak ne kadar zor memleketimizde.

Artık erteleyip durduğum her hayalimi,hevesimi gerçekleştirebilim.Hayatın bana müsade ettiği kadar...

Öteden beri hep İngilizce öğrenmek istedim.Okuldayken Fransızca eğitim aldım.Dil öğrenmeyi seviyorum.Mümkün olsa bir kaç dil daha var öğrenmek istediğim.Ama öncelikle İngilizce.Şu bilgisayar denen aygıtla çok vakit harcıyorum,ne çok lazım oluyor İngilizce.Bir kaç yıl önce kafaya koydum iyice.Mırın kırın engellerini aştım.O zamanlar küçük bir karadeniz ilinde yaşıyordum.Bir dersane buldum.Bir kaç ders benimle birlikte gittiğim kursa gelinip ,ortam kalite kontrol testinden geçirildi.Bir kaç hafta devamettim, ama verimli bulmayıp bıraktım sonra.Bunun eksikliğini hissediyorum ciddi şekilde.Bu dili öğrenmek istiyorum.Bir memur maaşıyla zor elbette ama,Niaga'rayı ve Piramitler'i görmek istiyorum.Ve o zamana kadar İngilizceyi öğrenmiş olmalıyım :) Bu arada plates yapmaya başladım çoktan :) Şimdi gitara başlıyorum,siparişimi verdim.Artık akşamları tıngırdatmaya başlarım...Sonra bir bakmışsın,hoşuma giden o canlı performansı kendi kendime yapar olmuşum.Biraz da başkaları beni beğeniyle dinler :) Bu iş beni baymazsa,ardından saza geçip Livaneli'nin Kançiçekleri'ni bile çalabilirim.O parçada ne harikadır sazın coşkusu.Gönlümde yatan asıl müzik aleti kanun.Ama zor iş kanun bir çok bakımdan.Onca yılı ne kadar boş yaşamışım şimdilerde daha iyi farkediyorum.Telafi etmeliyim :) O kadar da boş durmadım tabi.Mesela şiir,yazmayı bırakmadım.Bir kaç öykü başladım.Bir blog yaptım.Bloğumdaki yemek fotoğraflarını hep kendim çektim,ve bu konuda övgüler aldım.Yemek tarifleri hala insanların işine yarıyor.Bu konuda da kendimi geliştirdim yıllar içinde.Mutfakta küçümsenemeyecek bir ahçıyım.Bir ara yemek kitabı çıkarma fikrim vardı,belki bu konuya yeniden eğilirim.Bu arada fotoğraf çekmeyi severim ve bu konuda profesyonelleşme girişiminde bulunabilirim.Ama öncelikle İngilizceyi aradan çıkarmalıyım.

Tabi bu arada hayatımda en öncelikli olan oğlum oldu.Çalışan bir anne olunca da çok fazla şey yapamadım elbette.

Hayatım 2-3 yılda bir şehir değiştirerek geçti.Bu yüzden çok gezdim Türkiye'de.50'den fazla ili gördüm.Her yaşadığım ili ve komşu illerini tanıdım.Kıbrıs'ı görmeyi çok istiyordum.Çocukken denizin karşı kıyısındaki siluetimsi dağlarını az mı seyretmiştim.Bu hayalimi de gerçekleştirdim geçmiş yıllarda.Gezip görmeyi seviyorum.Görmeye değer öyle çok yer var ki Allah'ın yarattığı!Allah ne kadar nasip ederse,gerçekleştirmeye çalışacağım hayallerimi.Bakalım...

23 Mart 2009 Pazartesi

HERŞEYE RAĞMEN VAZGEÇİLEMEYEN



http://www.klibiniz.com/tanju-okan/kadinim-video_ca259f715.html

Hiç bu kadar kendimle konuşmamıştım.Aylar oldu.Tam dokuz aydır düşünecek o kadar çok şey vardı ki hayatımda...Dokuz aydır,onüç yıldır yapmayı hep düşündüğüm ama içimde beslediğim ümitler nedeniyle yapamadığım yerdeyim.Artık ümitlerim yok.Hatta ümitlerimi dokuz ay önceki dönencede değil,ondan çok önce kaybetmiştim.Öyle acıydı ki ümidin tükenmesi.Sevginin tükenmesinden daha acı.Yüreğimde yeşertilen ümitler her seferinde aynı acımasız el tarafından zehirlenip solduruldu yıllarca.Yüreğim öyle nasır bağladı ki sonunda,ne ümitler yeşertebildi onu,ne de yakarışlar yumuşatabildi.Bugün geldiğim bu noktada,onüç yılımı mutsuz bir şekilde harcamamdan ya da vakti zamanında bu başlangıcı yaparak hayat çizgimi baştan sona değiştirmemden ziyade, haketmeyene neden haketmediği değeri verdiğimedir asıl pişmanlığım...Kendimi öyle kötü hissediyorum ki bazı yaşadıklarımı hatırladıkça...Allah'ım benim gibi bir insan...Nelere dayanmışım...Sevmek!Ne kadar hoş ve ne kadar mahvedici....Sevmek istemiyor insan bir daha, yaşananları hatırlayınca,duyunca ya da görünce...Ama sevgisiz bir anlamı var mı hayatın?Herşeye rağmen sevmek!Ne kadar yıpratıcı olsa da, sevmenin ve tabi ki karşılıklı sevilmenin vereceği mutluluğu ne verebilir ki insana başka!Dikenleri kanatsa da yüreğimizi...

19 Mart 2009 Perşembe

Aşk

Bu gece melankolinin koynundayım gene...Yüreğimin en derinliklerinde öyle bir acı...Anlatılması zor...Öyle yoğun bir duygu ki,kendimi öylesine var hissettiren...Ama anlatılması mümkün olmayan...Orhan Veli'nin de dediği gibi "kelimelerin kifayetsiz olduğu" yerdeyim..."Herşeyi söylemek mümkün,anlatamıyorum..."















http://www.klibiniz.com/tanju-okan/kadinim-video_ca259f715.html
Sen gelince aşk,

Herşey ne kadar anlamlı,

Penceremden baktığımda dışarıdaki dünya,

En iç karartıcı bulutlar sarmış olsa da gökyüzünü,

En keskin ayazlar yalasa da tenimi,
Umurumda değil inan,
Sen ısıtırsın içimi...

Karşılıklı ol ya da olma,
"Ben" yapan sensin beni,
Bir başka bakıyor gözlerim dünyaya,
Yüreğim bir başka atıyor,
Bir sıkımlık canı olan serçeler gibi...
Sakın bırakıp gitme beni...


Allah'ım bu nasıl bir hissediş,
Bu nasıl bir duygu yakan yürekleri...
Nasıl bir tutku,nasıl bir özleyiş...
Sen "var" ediyorsun beni,
Yokluğunda bir "hiç"im,
Ne olur bırakıp gitme beni...

Sen geldiğinde yaşanılır oluyor dünya,
Sen varsan yok oluyor
En çekilmez dertler,
Sen yaşatırsın beni
Öldüremez senin yokluğundan başka
Öldüremez inan hiç birşey beni...
Sen gidersen ölürüm...
Ne olur bırakıp gitme beni...

17 Mart 2009 Salı

Pandora'nın Kutusu Misali


Bu blogumun ilk yazısı..."Merhaba" diyorum şu an beni okuyan herkese...Her birimiz ayrı bir dünya...Her birimiz bir kapalı kutuyuz...Pandora'nın Kutusu misali,bakalım neler çıkacak ortaya,yazdıkça,çizdikçe.Zaman neler gösterir bilinmez...Bir garip yolcuyuz hayat yolunda...Uğrayanların ayağına,okuyanların diline sağlık :) Hoşçakalın....