25 Mayıs 2009 Pazartesi

Sevmenin Mükemmel Yakası


Herhangi bir işin uğraşındayken,

Kendimi gülümserken yakalıyorum,

Gene sen gelmişsin aklıma,

Tutunacak dalım olmuşsun...

Her seferinde beynim oynadığı bir oyunla,

Sana varır olmuş,

Beni gülümseten bir alışkanlık olmuşsun...

Kendimi gülümserken her yakaladığımda,

Sevmenin ne mükemmel bir duygu olduğunu

Tekrar anlıyorum.

Sevmenin hep bu mükemmel yakasında kalmak,

Sonsuza kadar,

Bu mükemmel yakasında,

Kalmayı istiyorum...

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Uykusuz Her Gece


Tam ona sarılırken gördüm pencereden
Gülünecek ne vardı, gülüyordun ya öperken
Bu gece seninle olalım canım derken
Sildim seni o an kalbimden
Neydi kopan içimden
Yıllar zincirinden
Öldüm sanki yaşarken
Kaçtım hemen o sahneden
Kendimi buldum ben çalıştığım bu yerde
Azalır acılar da belki gitgide
Uykusuz her gece bu soğuk kahvede
Sabahlarım bazen günlerce
Rüyalarıma gelme diye
Uykusuz her gece, yorgun ölesiye
Unutur muyum seni yorulsam her gece
Masada boş bardaklar
Kirlenmiş tabaklar
Çoğalıyor önümde bitmesin sabaha kadar
Yakmıyor elimi artık bu kaynar sular
Yoruldukça kaybolur acılar

15 Mayıs 2009 Cuma

Dönüm Noktası

Bir insanın hayatında yaklaşık kaç dönüm noktası yaşanır?Gece bir dönüm noktasına gebe!Ne getireceği bilinmeyen…İnsanın hayatında öyle şeyler yaşanır ki bazen,büyük hayallerle başlayıp,büyük hüsranlarla biter….Çok istersin,çok seversin,canını bile verirsin,vermeye değer bilirsin!Gün gelir,bir de bakmışsın,bütün bunlardan bir eser kalmamış.Sanki o düşleri kuran sen değildin,sanki o hayallerde huzur bulan,sanki o adamın omzunda mutluluk sarhoşu olan sen değildin…Aşk geldiği gibi gidivermiş yüreklerden.Aşk ateşi yaktığı gibi seni,bir de bakmışsın geride kalmış külleri…Hayat bir törpü gibi,durmadan törpüleyip durur seni.Orandan,burandan,durmadan…Dur diyemezsin.Ne yapsan boş.İlla ki törpüleneceksin.Son nefesini verinceye kadar.İster savur küfürleri,ister teslim ol,ister rüzgara karşı işe dur!Törpüleneceksin…Bir oyuncağız belki kaderin elinde,bazen de oyuncağını isteyen bir bebek…
.

Benim hiç oyuncak bebeğim olmadı biliyor musun?Ninniler söyleyip dizimde salladığım bir bebek!Bir bebeğim bile olmadı benim…Arkadaşlarımda gördüğümde ne kadar imrenirdim.Kaç kız çocuğunun bebeği olmamıştır şu dünyada?Belki garip geldi sana.Ama garipseme bunu.Kimbilir ne kadar çooook.Şimdilerde değilse bile benim çocukluğumda eminim çoook.Erken çocukluğum bir oyuncak bebeği bile olmadan sonlandı benim.Oturma odamızın duvarına asılmış gelinlik giymiş o bebek kız kardeşimin oldu birgün.Bilmem ne kadar zamandır oradaydı ya da nereden gelmişti.Ona bakıp heveslenir dururdum.Bir yüreğim vardı.İçimde çocuk yüreğinin o garip hevesinin izlerini taşıyan.Erken çocukluğumda alamadığım o hevesi ancak o zaman alabildim.Gene de tam olarak benim olmayan bir bebekle…
.

Yokluk zamanlarıydı o zamanlar.Şimdiki gibi her şey sınırsızca tüketilmiyordu.En azından benim yaşadığım kasabada.Öyle her istediğimize sahip olacak ne paramız,ne de imkanımız vardı.Herşey kolayca ulaşmıyordu o zamanlar her yere.Oysa o zamanın en işlek karayollarından biri üzerindeydi yaşadığım kasaba.Çok şeyin yokluğunu hissettim hayatım boyunca.Çocukluğumda da ,büyüdüğümde de hep bir şeylerin…Hayatım hep bir şeylerin eksikliğini hissederek geçti.Ama her zaman eksikliğini hissettiğim “bir” şey vardı hayatımda.Sevgi.Hayatımın her döneminde sevginin eksikliğini,ya da beni sevenlerin sevgisini gösterememesinin eksikliğini hissettim ben.İkisi de aynı yere çıkıyor mu zaten sonuç olarak?Her iki durumda da sevilmediğini sanıyorsun ya da sevilmiyormuşsun duygusuna kapılıyorsun.Hele bu duygu taaa doğduğun andan beri kaplamışsa benliğini,yaralı bir yürekle yaşayıp duruyorsun.Sen bunun acısını bilir misin?Daha küçücük bir çocukken,en sevdiklerin tarafından sevilmeye öylesine muhtaçken…O küçücük dünyanda sevildiğini hissettirecek en ufak bir şey aramanın acısını…İstenilen,sevilen bir çocuk olmak istemenin acısını…Nasıl da saf bir umuttur bu…Olmayacak düşlerle beslenen…Ondan mıdır dersin sevgiye bu kadar muhtaçlığım?Ondan mıdır saçlarımı okşayacak bir ele bu kadar özenmişliğim?Ondan mıdır beni ömrünün sonuna kadar sadakatle sevecek bir yüreğe bu kadar ihtiyaçlığım?Söyle…Ondan mıdır?
.

Gece bir dönüm noktasına gebe!Neler getireceği bilinmeyen…..


Fotoğraf alıntıdır.

10 Mayıs 2009 Pazar

Anneler Gününde Gönlümden Süzülüp Düşenler

Bu konuda çok fazla şey söylemeyeceğim,çünkü yeterince söyleniyor zaten herşey.Benim anneler günüyle ilgili olarak söyliyeceğim;annelerimize bizim için değerli olduklarını hissettirmenin en iyi yolu,onlara karşı her zaman saygılı olmamızdır.
.
Elbette bugün öpelim,sarılalım,sevgimizi ifade edelim.Ama onları sık sık arayalım.Ve saygımızı her zaman koruyalım.Ne kadar büyürsek büyüyelim onların gözünde hala bir çocuk olduğumuzu da unutmayalım.Nerden mi biliyorum?Kendimden ve oğlumdan :)
.
Benim bu günle ilgili olarak size anlatmak istediğim bir anım var.Anneler günü dendiğinde hep bu anım gelir aklıma.
.
Yıllar önce Adıyaman'ın bir ilçesinde çalıştığım okuldan başka bir okula tayinim çıktı.Yeni okulumda aldığım sınıf 3.sınıftı.Bir süre sonra bu sınıfa çok tatlı bir kız öğrenci geldi.Sevimli bir kızdı ama sadece sevimliliğiyle değil sessizliğiyle de dikkatimi çekiyordu. Aynı zamanda bende buruk duygular da bırakıyordu.O kadar sessiz içe kapanık bir öğrenciydi ki!Oldum olası böyle sessiz,içekapanık öğrenciler içimin burkulmasına neden olmuştur benim.Bilmiyorum ne derece doğrudur ama sanki onları üzen kendilerinden daha büyük bir dertleri varmış gibi gelir hep bana.Bir çocuğun sessiz,içekapanık olmasının bir sebebi olmalı diye düşünürüm.

.
O yıllarda, daha yeni bir öğretmendim ve hayatım sürekli o okuldan bu okula,kısa kısa çalışma hayatlarıyla geçmişti.Öğrencileri doğru dürüst tanıyamadan başka bir okula gidiyordum.Neyse...Anneler günü gelmişti ve ben Türkçe dersinde öğrencilerime annelerine bir mektup yazmalarını istediğimi söyledim.Mektuplarını yazıp bitirdikçe bana getirip bıraktılar.O kız öğrencim mektubunu getirdiğinde mektubuna "canım babacığım" diye başlamış olduğunu gördüm.Mektubunu babasına yazmıştı.Bu öğrencim babasını, bir kaç ay önce,Iğdır'daki memuriyet hayatını tamamlayarak emekli olup Adıyaman'a dönüş yapmak için bindiği otobüsün trafik kazası yapması sonucu hayatını kaybetmişti.Öğrencilerimden saklamaya çalıştığım gözyaşları ile cebelleşerek, bu yürek yakan mektubu içimden sessizce okudum.Yüreğim bir yangın yeri oldu...Günlerce bu yürek yakan anın acısını hissettim üzerimde.Ve hala da hissederim.Özellikle anneler günü yaklaştığında...
.

Babalar söz konusu olduğunda karışıktır benim duygularım.Ben hiç babacığım demedim ki babama.Benim babam hiçbir gün sarılmadı ki bana.Hiç bir gün saçlarımı okşamadı ki.Hiç bir gün bana,ya da kardeşlerime sevgiyle bir bakışını,sevgi ifade eden bir sözünü görmedim ki...Çocukluğumda geceleri gelip üstümü örterdi.Onun bana olan sevgisini bana dolaylı olarak da hissettirebilecek tek örneği bu oldu sanırım ömrüm boyunca.Annemin üzerimi örttüğünü hatırlamıyorum neredeyse hiç.Babam örterdi her gece üzerimizi.
.
Onunla olan en samimi anılarım,küçükken kucağına oturup saçlarıyla oynayıp değişik değişik şekiller vermemden, şişirdiği yanaklarını patlatmamdan ve bizi uçtu uçtu yapmasından ibarettir.Onunla olan bu anılarımın hepsi çocukluğumun gölgesine saklanan emrivakiler ile gerçeğe dönüşmüştür ne yazıkki...Günlerce aynı evde kalıyor olsak da,onunla olan konuşmalarımız bir kaç cümleyi geçmez.
.
Bizim evde hissedemediğim o sevgi sıcaklığını işin garibidir ki,annemin asabileşmesine sebep olan babaannemin öpücüklerinde ve bana yakıp söylediği namemsi sözlerde bulurdum.Ne zaman evde azarlansam,annem tarafından mıncırılsam babaannemin kucağında ağlamaya koşardım.Babaanemin kucağında "sarıgızım,sarıgızım....Gızımın adı,ağzımın dadı..."diyerek ,şap şup öpülerek moralim düzeltilirdi.O yüzden çocukların neden nine ve dedelerini çok sevdiklerini iyi bilirim.Niye "gızımın adı" mı derdi diye düşünen biri var oralarda sanırım.Tahmin edileceği üzere babaannemin ölen kızının adını vermişler bana,daha doğrusu vermiş babaannem :) Hatta bu da yetmemiş,benden sonra doğan erkek kardeşime de babaannem ölen oğlunun adını vermiş.Babaannem, son numaramız olan kızkardeşime de ölen diğer kızının adını vermek istemiş ki,annem bu sefer direnmiş .Annem kendi istediği bir adı vermiş kızkardeşime.
İşte böyle...
Her insanın kendine ait bir öyküsü var...

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Şimdi Kırlarda Olmak Vardı

Eskiden böyle havaları ne çok severdim.Hayat bir başka güzel gelirdi,içim içime sığmazdı.Oysa şimdi...O cıvıl cıvıllık,güneşin tenimi yakması,içimde anlatılması zor bir hüzünle karışık duygular yaşatıyor bana."Dünya ne de güzel,hayat ne de güzel" dese de bir yanım,içi boşaltılmış bir çanta gibiyim.İçi boş bir çantanın bir yerlere gitmesi ne kadar anlamsız ise,benim içinde öyle...İçimden hiçbir yere gitmek gelmiyor,hiçbirşey yapmak gelmiyor...Tek başına neyden zevk alabilir ki insan.Hep alış-veriş gezmeleriyle olmuyor ki!Alışverişe çıktığımda istediğim gibi dolaşıyorum mağazaları.Aman bekletmiyim,sıkılınmasın gibi düşüncelerle kendime tedirginlik yaratacak nedenlerim yok artık...İstediğim mağazada istediğim kadar oyalanabiliyorum.Yalnızlık her ne kadar huzur veren bir duygu da olsa,işte böyle olumsuz yanları yok değil.Yemek yemek için tek başıma bir lokantaya oturmaktan geri kalmasamda,kendimi pek rahat hissedemiyorum.Yanında biriyle yemek yerken olduğu gibi...Benim yaşımdaki insanların çoğu evli çiftler olduğundan,öyle sık sık takılamıyor da insan arkadaşlarına.Sonuçta herkesin bir aile yaşamı var.Rahatsız etmiyim duygusu sarıyor beni."Özgürlük!Özgürlük" diye bağıranlardan olmadım hayatımda pek fazla.Atilla İlhan'ın da dediği gibi,"özgürlük suç ortağı bir sevgiliyle paylaşılacak".Tek başına özgürlüğün ne tadı var ki :) "Özgürlük" diye bağırdığım zamanlar da olmuştur geçmişte elbette.Ama çok haklı sebeplerim vardı o zamanlar...Otokontrolü oldukça gelişmiş bir insanım ben oldum olası...Tek başıma yaşamaya alışkınımdır.Eskiden beri insanlardan birşeyler istemeyi de çok fazla sevmem.Mesela arkadaşlarım herhangi bir yere yalnız gitmek istemedikleri için "şuraya gidelim mi,buraya gidelim mi?"gibi ricalarda bulunarak yanlarına birini takarlardı muhakkak...Bunu ben ömrü hayatımda yaptığımı hatırlamıyorum hiç.Üniversiteyi kazandığım zaman,evimden oldukça uzaklarda bir şehre gittim.Yurtta kalmaya başladım.O ilk günlerde bile herşeyi kendi başıma halletmişimdir.Arkadaşlar birerli,ikişerli gruplar oluşturmaya ilk günden başlamışken ben tek başıma arşınlardım o küçük şehrin sokaklarını...İnsanlara yardımetmeyi severim.Hele de yaşlılara...Nerdeyse görev sayarım kendime..İnsanlardan kaçmam.Ama insanlara hızla yakınlaşamam da...Özellikle de o zamanlar...Çok da memnuniyetsiz değilim bu özelliğimden.Bunun için pişmanlık yaşayacağım bir durum olmadı diyecektim tam,ama aklıma platonik bir aşk hikayem geldi eskilerden.Evet,bir kez yaşadım bu özelliğimden kaynaklanan bir pişmanlığı.Ama bu halimle bile, tersi yöndeki pişmanlıklarım daha çok oldu ne yazık."Neden daha dikkat etmedim ki?Keşke biraz daha dikkat etseydim,uzak dursaydım ondan"gibi.Beni çok üzüp yıpratacak insanlar olmadı değil hayatımda.Ki,bunlar genelde hep hemcinslerim olmuştur...
Keşke kırlar,bayırlar yakın olsaydı şimdi bana...15-20 li yaşlarda olduğu gibi,elime kitabımı alıp çıkmak vardı kırlara...Sıcak güneş tenimi yakarken,yeşil çimenler üzerine uzanıp,çeşit çeşit böceklerin üzerimde gezmesine aldırmadan,iliklerim ısınıncaya,üzerime baharın o tatlı rehaveti çökünceye,kah sağa kah sola dönüp,kah başımı çimenlere yaslayıp,kah ellerimle onları yoklayıp,kah uzaktan gelen sesleri gözüm kapalı, bir hayal alemindeymiş gibi dinleyip, kah mutluluğu düşleyerek,kah kitabımın sayfalarına tekrar dönerek yuvarlanıp durabilseydim kırlarda...

7 Mayıs 2009 Perşembe

AŞK

Bazen sevildiğini bilmek bile iyi gelir insana,
Aşık olduğun adam değildir,
Ama bilirsin,
Adamın omzu senin içindir,
Gelip yaslanma düşlerini yangınla besleyen...
Düşlediği sensindir sevilmediğini bilen,
Allah'ına yakarıp her gece,
Seni dilemektedir bilirsin,
Sana sahip olmanın egosunu değil,
Sahip olabilmenin yakarışını her gece besleyen,
Bilirsin...
Seni bu kadar derinden istediği için,
Bazen,
Sırf gider o Adamı seversin...
Aşk...
Sarfettiğin emekle kazanırsan aşktır....
Bilirsin...

3 Mayıs 2009 Pazar

Hala Zırvalıyorum- 2

Bir gece yarısı daha geçtim klavyemin başına,"bakalım ne çıkacak Pandora'nın kutusundan" diye düşünerek!Saat olmuş 03.13 Bu saatte ne gelir insanın içinden,kendimi dinlemeliyim önce....

Evet,bloğumun tanımında "içimden geliverenler,doğaçlama"yazıyor.Bu bloğu açarken bu niyetle açtım.Klavyenin başına geçtiğimde içimden ne gelirse yazmak için.Bazen bir şiir,bazen anılarım,bazen makale,bazen deneme,bazen de şiir mi nedir belli olmayan yazılar :)Sıcak çikolatamdan yudumlıyayım bir,içimden gelmedi hala bişey!Hüüüüp!Evet,ben en iyisi bugün yokluğunu hissettiğim bir türden bahsedeyim gene!Son yazımda yerden yere vurduğum bir tür bu!Saplantı mı oldu ben de ne?İkidir aynı konu üzerine yazıyorum?Yoksa beddua mı aldım?Ama bu sefer sizi yerden yere vurmayacağım,meraketmeyin :)Hangi türden mi bahsediyorum?Homosapiens in kelli felli,balkon göbekli cinsi:erkek :) (Bu arada sözlükten baktım,insan manasına gelebildiği gibi,akıllı adam manasına da geliyor) Evet,son yazımda ne kadar yerden yere vurmuş olsam da işte,Allah'ın bir hikmeti, bugün onun yokluğunu evimde fazlasıyla hissettim.Ben henüz hayatımda bana bu türün şiirler,serenadlar söyleyip,iltifatlara boğup,şımartanı,saçımı öpüp okşayıp koklayanı ile karşılaşmadığım için, onların yokluğunu hissediş şeklim belki okuyanlara tuhaf gelecek,belki de büyük çoğunluğa tanıdık :)


Aylar oldu,evdeki kombinin bacası balkona yapılacak pen nedeniyle yukarıya alındı,tabi mutfaktaki kombi de daha yukarı kaldırıldı.Haliyle de altından boyaya ihtiyaç duyulan küçücük bir alan ortaya çıktı.Boyayı da ayarladım,getirdim ama bir aydır kenarda duruyo.Sürekli erteleyip duruyorum.Hayatımda hiç duvar boyamadım,badana yapmışlığım vardır çocukken ama boya cııık!Bugün şu işi artık yüzüme gözüme bulaştırsam da yapıp kurtulayım dedim.İş başa düştü.Aldım fırçayı elime,"kimbilir, kimbilir,ufkumda batan güneş,bir sabah yine doğacak mı kimbilir?" şarkı sözü tadında başlayan iç sesim kendine özgü canlı performans ile devametti,susturabilene aşkolsun:"hayat denen bu muamma,üç günlük ömrümüz kalmış şurda,böyle bitip tükenecek mi,titrek bir ihtiyar olduğunda ".....Onu susturmak ne mümkün?İç ses bu.Hayat durur,o durmaz.Düşüncemizin yapışık ikizi..Düşündüğün sürece o da burnunu herşeye sokacak!Yoruldum...Benim de bir bağımlılığım var,içmeyi severim. 1 ile 5 derece arasında olmalı,her akşam,buz gibi.İçine yarım limonu sıkıp eklemeliyim,Beypazarı soda :))) Her akşam içmezsem bir eksiklik hissederim.Dolabı açtım,inanmıyoruuuuuum. Kalmamııışşş :( diplerde var sanıyoduuuum!Halbuki sodasız kalmamaya ne kadar özen gösteririm!Ah!Ah!Şimdi hissedilmez mi o türün, homosapiensimin eksikliği?
"Ah canııım,sodasız mı kaldın sen?Dur nefes alma,üçe kadar say,kapıp geliyorum büfeden.Ayaklarını şöyle uzat aşkım,anahtarı aldım,kapıyı dönüşte ben açarım,muck muck (saçlarımdan öpüldüm :) ) mis gibi de kokarmış saçlarııı.Aşkııım,sana sodacılar derneği kurban olsun" :)
Ah,ah!Böyle homosapiensi kim aramaz?Ayağını uzatmış olan hatuna soda servisini de yapar,hatunun saçlarını okşayarak hatununun dizi filmine bakmaya başlaaaar :)
"Şöyleeee bir duş alayım" dedim,banyoya girdim.Hıı?Ne olmuş,ışık nerde?Bu aynanın ışığı neden yanmıyor?Kardeşim,patlaya patlaya sen mi patladın?Banyodaki diğer kullanmadığım lamba patlamıyo da, bu patlıyo..Banyonun diğer lambası fan eşliğinde çalıştığı için ona gıcık oluyorum,kullanmıyorum.O patlasa değiştirmesi de kolay.Şimdi bu ayna üzerindeki florasan,hem de korumalı,dışını sök,içini tak!Yıldız tornavidam yok!Evde bunu takacak homosapiens yok!Ühü,ühüüüü!Beddua mı aldım?Kim ettiyse lütfen geri alsın bedduasını,ne olur?Yalvarırım...Tamam,en büyük tür sizsiniz.Haremlerin efendisi,mezara girerken diri diri gömülür yanında gözdesi...Kadın yapınca namussuzluk,sen yapınca övünç sebebi çapkınlığın prensi...Kendine yont dünyayı,kendine yont kutsal kitabı..."Kadın,erkeğinin her hatasını affedecek yaratık" anlayışının sahibi!Lütfen bedduanı geri al,cariyen-in hizmetçisi olayım... :)
.
Homosapiens nedir araştırırken rastladığım iki site.İkisinde de ilginçlik ve komiklikler var,özellikle alttaki :) Hoşçakalınn....